Mayıs 07, 2010

Küçük Kızlar Niye Yaşar Dünyada?


Feminizmi sevmiyorum. Umurumda bile değil. Bahsedeceğim şeyin onunla zerre kadar alakası yok, olamaz.

"Çocuk" denen şeye çok takılıyor kafam. Özellikle kız çocuklarına. Neden bilhassa onlara? Çünkü insanın güveneceği temel malzeme deneyimleridir ve benim elimde sadece "kız çocukluğu" ile ilgili malzeme var hâliyle. İşbu küçük sebepten belki de sığ biçimde, kafamın "çocukluktan" sonra hemen sıçradığı yer "kız çocukluk" oluyor .

Bence her küçük kız, diğer tüm duygulardan evvel hüznü imtihan ediyor. Meyve soymadan evvel el kesmeyi, çorba kaynatmadan önce bileği tencereye çarpmayı, bardakları çamaşır suyuna yatırmadan evvel geniz yakmayı -bir kadının hayatında en faydalı bilgidir geniz yanması- öğreniyor. "Bence" dedim ey insan, sığlığımı bana bağışla!

Dört yaşını bekleyen ufak eller görüyorum bugünlerde yakınımda. Biliyor musun insan, hiç kolay bir şey değildir ufacık ellerle dört yaşını beklemek. Üstelik hiçbir zaman bir kadının elleri gelmekte olan yaşa yetecek kadar büyük değildir. Otuz geliyor mesela şimdi, kafamı öbür yana çevirdim; soktum ceplerime ellerimi. Ey dünya, ne acayipsin ki, bazı kadınları bazı erkeklere güzel gösteren elleridir. Bilmiyorum ben, acaba "haha, ne zavallılar!" diye mi? İhtimal ki, en az bir erkek bir kadına böyle bakmıştır. Şimdi bunun için ölmeye değmez insan. Konuya dönelim geri.


Dört yaşımı beklerken, bu bugünlerde etrafta dolaşan küçük kız gibi miydim ki. Haşa, imtina ederim onu bana benzetmekten. Rabbim korusun derim. (Çünkü sevgili insan, ben küçük olan bazı şeyleri severim. Küçük kalpler isterim mesela karşımda. Bu dünyada küçük kalplerden başka ses çıkaran ne var ki?) Ama işte tutamıyor insan kendini. Bakıyorum, ne yalan söyleyeyim; gözlerine gözlerine. Azıcık kelime var henüz içinde. Sadece "Ben de geldim!" demeye yetecek birkaç kelime. Hâlbuki aynada bir dönüyorum ki kendime! Off. Sorma insan, söylemem. Uzun konuşmak bir kenara zaten de, ima bile etmem. Hatırlıyor gibiyim, ben dört yaşımı beklerken...

Ben işte, bak bu yazdıklarını okuduğun ben, dört yaşımı beklerken, gözümde "Ben de geldim!" demeye yetecek üç beş kelime taşıyordum. Lazım oluyordu, ortalık bir yere çıkarıp koyuyordum. "Kızımız da pek tatlı maşallah"lar üzredir ki; hiç böyle bir gelecek ummuyordum. Zannetmiyordum ki oysunlar gözlerimi de, kocaman birer kuyu soksunlar içine.

"Cimcime". Anneler sever küçük kızlarına böyle seslenmeyi. Severdi annem de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder