Temmuz 21, 2011

Bir Ufacık Hatıra


Bir keresinde, bir arkadaşımın ders notlarında gördüğüm birkaç kelimeyi yanlış okumuştum. Derste tutulmuş notların -yanlış hatırlamıyorsam Osmanlıca dersi idi- yanına kendi sözlerini yazan insanlar vardır. Kendisiyle konuşan. Ben çok eğlenirim bununla. Öğrencilerime yapın dediğimde gülüyorlar. Neyse. Canım arkadaşımın da bunu yapmış olabileceğini düşündüğümden, özellikle notların yanında bir şeyler aramıştım okurken. Ve aradığımı bulmuştum!

"Kara kara düşün!"

Pek uzun zaman gülümsemişimdir eminim, çok heyecanlandım. Ben, insanın kendiyle sohbetine, münakaşasına, kavgasına, sillesine tokadına çok kıymet veririm sevgili okurum. Yalnızlık alametlerinin her biri nazenin bir inci tanesi değil midir şu fani ömürde? yalnızlıktan kastımı da belki yazmalıyım bir ara. Yanda yörede insan esamesi olmaması değil elbette. Kendi yuvacağızına lüzumunda çekilebilmen. Bir "kendin" yapmış olman. Artık hamurdan mı, demirden mi, ipekten mi, kâğıttan mı...

Neyse işte, bu "kara kara düşün" beni mahvetmişti. Ertesi gün serviste, "Ben buna delirdim, çok acayip!" deyince "Seni hayal kırıklığına uğratıcam ama orda o yazmıyor şu yazıyor" dedi. Bi' kalakalmıştım. Canım insanın beni çok heyecanlara gark etmişliği bulunduğundan çok yıkmamıştı bu beni. Ve fakat bak, aklımdan da çıkmamış. En az 4 senesi var. Belki daha çok...

Gerçekte ne yazıyordu? Unuttum. Ama kendi sözüydü, ders notu değildi.

Hem düşün, ben bunu çocuğuma, "kara kara düşün!" yazmış, düşünebiliyor musun ya?" diye anlatırsam, hem geçmişi değiştirmiş hem de evladıma "kendin" olmanın güzelliğine daha yakın yeni bir dünya hediye etmiş olmaz mıyım? Tüh, sevgili okurum, keşke sana da öyle anlatsaydım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder