Eylül 20, 2012

Camille Claudel, Müşerref Oldum!

Anne Delbee'nin "Bir Kadın" adlı biyografik romanının baş kişisi, pek meşhur heykeltraş Rodin amcanın 15 yıl sevgilisi olmuş, dehasına rağmen hep onun gölgesinde kalmış Camille Claudel. Hayatının son 30 senesini akıl hastanesinde geçirmiş. gariptir, ben bu kitaba nasıl hastaneye gittiğini öğrenmek gibi saçma bir hevesle başlamış idim ama son 100 sayfayı okumadan bıraktım. Çok "roman olsun diye" bi hâle gelmişti kanımca. Ama Camille'in çocukluğu, dünyayı algılayışı benim için birkaç defa uzaklara dalma sebebi oldu.


Her ne kadar "işte dehalar çocukken de böyle enteresan oluyor, cık cık" sığlığının kara perdesini yer yer omzumda filan buluversem de, yazarın Camille'deki nefaseti bir türlü çıplak biçimde açığa vuramadığını sezerek "yine de" bu kız çocuğunu pek güzel gördüm. Kardeşi Paul ile aralarındaki bağ, etkileyici. Bilhassa sonradan, otuzlu yaşlarda Paul'ün en kötü günlerinde pek de Camille'in yanında olmadığını öğrenince geriye dönüp az az hatırladığın anlara kafanın içinde bir daha bir bakınca, "insan" ne demek, elbette tak diye anlamıyorsun da, azıcık tahminlerin artıyor. Çocuk ne demek, o saflık nasıl bir şey. O sevgi neden yitirilir. Toplumun Camille'i kabullenemeyişi... Öz annesinin de bir toplum"cuk" olarak her tür yargılamayı, hor görmeyi kendi kendine yaratıp Camille'in suratına suratına her fırsatta aşk ettiği bir nefret. Sanki Paul, onu sevmekten yoruluyor. Ya da, yanında olmaktan. Kafasında kendisi için de bir "içinde yaşanması zorunlu ortam" teşkil eden toplum karşısında bu adam, üstelik bir şair olarak Camille kadar ayakta değil. Ha, uzaklara gitmek, ayrı mesele. Gitmesine gidiyor.

Çok sevdiğim iki detayını da vereyim romanın. Birisi, hamile kalan Camille'in bebeği karnında ölünce yaşadığı ağır depresyon, altından kalkamadığı keder sonrasında yaptığı heykel olan Clotho'dan bahsederken, "Clotho'yu doğurdu ve rahatladı" demesi Delbee'nin. İnsan neden sanata yönelirin en sevdiğim cevabının bir ifadesidir bu mesele işte. Çünkü ihtiyacı vardır arkadaşım. Yapmazsa ölüyordur! Clotho, doğum işleriyle ilgilenen tanrı imiş. Bakın size göstereyim bu şahane şeyi. Nasıl bir hareket, nasıl bir ağırlık. Fff, nasıl bir bunaltı, sıkıntı. "Şeytanın Avukatı" filminde heykeller ateş rengine dönüp canlanır gibi oluyordu sonlarda, şeytan coşkulu tiradını atarken. O görüntü geldi aklıma.


İkinci detay da, şu alıntıda gizli. Bunu olric.com'a da yazmıştım."Ruh ikizi"ne bir tarif. Çok güzel:

"Paul durdu. Karşısındaki büst onu alıp götürüyor. "Ama bu benim."
"Hangisi sensin?"
"Bu benim."
"Hayır aptal, benim, Mösyö Rodin yapmış. Bronzdan döküm yaptıracak kadar param olduğunu mu sanıyorsun?"
"Kardeşin haklı. Gidip tatilden önce yaptığın heykeli getirsene."
Camille omuzlarını silkip bir köşeden kardeşi Paul'ün heykelini çıkartıyor. Doğru. Bu kadar birbirine benzediklerini bilmiyordu. Kızlar iki heykele yan ysn bskıyorlar; şaşırtıcı. "İkizler! İkizler gibisiniz!"
Camille şaşkın. Onu endişelendiren kardeşiyle birbirlerine bu kadar benzemelerinden çok, heykellerin aynılığı. Mösyö Rodin de o da aynı biçimde yontmuşlar. Gerçek ikizi o."


Anne Delbee


Bir Kadın 
Çev. Ayşe Kurşunlu Ortaç, 
Afa Yayınları, 
İstanbul 1990, 
s. 97

Öyle işte. Camille çok üzgün ölmüş sevgili okurum. Sahi, mutlu ölmek var mı acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder