Temmuz 15, 2010

Rüzgârın “Aylin Gibi” ve Arda Hakkında Söyledikleri


Temmuzun bu on beşinci günü, serin bir Kadıköy rüzgârıyla takıldım bütün akşam. Kulağımdaki şarkı bir başka şeye dönüştü, gitti gitti gitti. Eh, gittikten sonra yol uzun, malum.

Aylin Aslım’ın karşımıza çıkmak için seçtiği “Senin Gibi” şarkısını belkim de hatırlarsın ey okur. “Dıpdırı dıpdırı” şekilli bu şarkının bir de ağırdan alan versiyonu var idi albümde, ki onun adı “Senin Gibi (Aylin Gibi)” idi. Bu parantez içindeki “Aylin gibi” üzerine biraz düşündüm bugün.

Esasen sözleri aşık olunan şahsa söylenmiş görünümündedir bu şarkının. “Senin gibi / beni kimse sevmedi”. Gel gör ki o parantezin içine o lafı yazınca işler değişiyor. Bence yani.

Kadıköy sahilinde işte, rüzgâr ısrarla diyor ki, “bu lafları kendine ettiğini farzet”. Cevaben "Gel etme rüzgâr efendi, farzettirme bana böyle şeyler. Farzettire farzettire geberttin zaten!” dediysem de mankafam durmaz gayrı. Aldı ipin ucunu.

Sözleri bir huşu ile dinlemeye başladım o dakka. Aklımdan defalarca, milyon türlü Arda’lar geldi geçti. Değişik değişik yüzlerde. İçimde bu kızcağız var bir süredir, burada yazdıkça daha bir “var” oldu. İşte, bu şarkının sözlerini aşağıdaki gibi okuyunca, içimdeki bu kız, “kendim”le o kutlu karşılaşmanın biricik ifadesi oldu çıktı. Hani, hep kendiyle karşılaşmayı beklemez mi insan. Öyle demediler mi içli şairler.

Küçük bir an için, ait olmak için
Eski aşklar gibi, kapımda
Yalnız bir gün için, nefes almak için
Kanarken avuçlarım, karşımda

Üzerimde sevdiğim mavi elbisem
Bensiz geçirdiğim günlerden

Benim gibi, beni kimse sevmedi
Dönmedim gittiğim yerden geri
Bekledim, gittiğim günden beri

“Sen” diyen bütün kısımları “ben”e çevirdim; iyelik eklerini değiştirdim filan. Rüzgâr bi sırıttı; hoşuna gitti tabii. Ben ister istemez Arda’yı daha çok düşünmeye başladım bu sözleri böyle duyunca. Haksız değilim ki, “Aylin gibi” diyor kadın.

Sen = Aylin

Bu kadar basit işte. İşte o vakit, uçtum uçtum, Arda’ya dönüşmeye getirdim işi. Şu çift kişilik şeysi falan geldi aklıma mesela. Bir Arda çıksa içimden, dedim, nasıl olur acaba.

Bilmiyorum ki, belki de şarkılar da anlaşılacakları günleri bekliyor.

*

(Burası ağlak biraz.)

Arda’nın ötesinde şu da var bu yeni şarkıyla alakalı: “Benim gibi, beni kimse sevmedi”. Haydi bakalım. Bundan içli laf mı arıyorsun ey insan! Gene rüzgâr ile ilgili düşündüm tabii ister istemez ve şu geldi aklıma mesela. “Ben şimdi böyle ağzımı açıyorum kocaman da çekiyorum ya rüzgârı içime. Sonra bekliyorum öyle uzunca bir süre. Hiçbir şey bilmeden, görmeden, kimseyi özlemeden bekliyorum ya. O zaman kendim bana hiç sormuyor, neler oluyor, diye. ‘Nereye gittin bakıyım sen?’ demiyor”. Böyle bir şeyler dedim işte. Buradan da, benim gibi, beni kimsenin sevmediği kanaatine vardım.

Şarkı iyice diplere gitti kafamda. Bütün hikâyenin beni beklemekle ilgili olduğuna karar verdim. Az kaldı, geleceğim kendime. “Talih” diye bir kelime uydurulmuş sonuçta bir kere. Ey talih, biliyorum, bu güzelim kuşları pek seversin sen. O kuşlar ki, bu aralar girdiğim her deliğe benimle gelmekteler.

Özetliyorum:

Kendime geliyorum ey okur, talih peşimde!
Ve bu olan bitenin içimdeki kız Arda ile kesinlikle bir ilgisi var!


Not: Pazar günü bir arkadaşımın düğünü var. Bir türlü bir elbise beğenememişken tam da rüzgâr kanıma girmeden yarım saat evvel bir mavi elbiseyi “her nasılsa” zart diye beğenmeme tesadüf mü diyeceksin şimdi. “Bensiz geçirdiğim günlerden” olmayınca bu elbise, ne geçecek eline. Anlam diye bir şey olmayınca, ne geçecek.

2 yorum:

  1. Derinlemesine bir tahlil olmuş, bence şarkıyı yazan bile bu kadar düşünmemiştir :)) Hatta yazdıklarını okuyacak olsa oturup ağlardı belki de, ben neler yazmışım böyle diyerek :)) Son olarak hayatta tesadüflere yer yoktur, hayatta başımıza gelen her şey hatta seçimlerimiz bile rastgele değil. Hepsinin bir anlamı var...

    YanıtlaSil
  2. Hehe. Şarkıyı yazanın düşüncelerini bilemem ama benimkiler bunlar oldu. Aslında "tahlil" sayılmaz. Bendeki çağrışım dizisi sadece, ne bileyim. İlla ki anlamı budur gibi bir iddiam yok. Tek iddiam, "anlam"ın olduğu. "Bu" yahut değil...

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil