Ağustos 27, 2010

Kirpi İçin


1.
"ben korkağım" dedi kirpi. "korkak olacağımı önceden pek iyi bilen tanrı-herşeyi bildiği gibi tıpkı- bana bu dikenleri verdi. uçları ne güzel, sivri sivri. siz dikensiz hayvanlar, zannedersiniz ki diken sadece batar. sadece battığına acı verir. hemen size sırtımı göstereyim o zaman. şu üstü yara bağlamış yarıktan başka kaç delik var orda? sayamazsın? çünkü senin sadece matematiğin var. biliyor musun, matematik bazı şeyleri saymana yetmez. kendinle bu kadar övünüyorsan, dünyaya birşey de vermelisin. korkmuyorsun madem, buralardan gitmeden ruha da bir matematik kurmalı; her bir tanıdığına öğretmeli, hem toprağa hem suya derin nefesler çekip üflemelisin bu matematiği. o yarıktan sızan kanla yapamadığım şeyi, sen bu matematikle yapabileceksin ümid ederim ki.

hayatımda defalarca diken batırdım-inşallah bir gün sen de sayacaksın. Pek çoğunda yalnız, birisinde aşıktım. yalnızken gördüğüm karanlık rüyalardan sonra önüme çıkan zavallı hayvanlara batırmaya kalkıştığım dikenlerim- ah o kadar acemiydim ki- koptu çıktı yerinden. hayvancağızlar, çekti çıkardı hemen onları batırdığım yerlerinden. ama delik, kaldı öylece; bende de onlarda da. gelgelelim, aşıkken olan biten bambaşka rüya oldu başıma. "seviyorum seni" dedi. "ben de" diyecektim, yanaştım. biraz daha yanaştım. utanıyorum şimdi ama, sevişiriz belki diye de geçti aklımdan. az daha yanaşınca, belki üç belki beş belki sonsuz diken saplandı göğsüne. yazık, çok korktu, çok alındı, çok öldü öyle. ben ne yaptığımı bilmez, çekildim hızlıca, o batanlar da koptu geldi zaten sırtımdan. koca bir yarık. zaman zaman kanatayım da aşkı anlayayım diye kaldı sırtımda. bak. kalmış mı? kalmış."

sonra kirpi yavaş yavaş uzaklaştı. yaşadığı yere gitti. kirpileri tanımayan dikensiz hayvanların adını bile bilmediği yere. “zaten” diye geçiyordu aklından da, “burası yaşamak için. adını bilmek sadece kafasının ne işe yaradığını bilmeyen dikensiz hayvanlar içindir.”

2.
kirpi-korkak- bir sabah uyandığında gördüğü dünyanın bir evvelki gün gördüğü ile tamamıyle aynı olduğunu fark etti. şimdiye dek hep yeni sabahlara, başka güneşlere, daha iyi insanların attıkları çöplerle yahut daha kötü zamanların estirdiği rüzgarlara uyanmıştı. şimdiye dek hep ve mutlaka en az bir şey değişmişti. haldır huldur, ama değişmişti. kirpi-korkak, evet- her zaman bu değişmenin dünyanın kaderi olduğunu düşünmüş, umudu olabileceğine de inanmıştı. acziyetin bu garip kılığında nasıl bir yaşam sürülür ise, kirpi de işte o civarda bir sükunet içinde, aşağı yukarı o kadar bir kıpırtıyla ayaklarını yere basıyor, dikenlerini dik tutmaya gayretleniyordu. oluyor muydu? elbette olmuyordu.


açtı gözünü, bir de baktı ki, bu uyandığı dünya tamamen aynı idi bir öncekiyle. takvim başka bir günü gösteriyordu, göğün rengi nispeten daha karanlıktı filan ama nihayet evvelce değiştiğine şahitlik ettiği ve ancak böyle “yaşıyorum ben” dediği o şeyler bu kez değişmemişti. değişseydi keşke. bari kötüye filan gitseydi. ama vakit, tarihin en büyük kazığının vaktiydi belli ki. zaman, akmam demişti.

niye buydu ki yol, öyle değil mi? niye buralara gelmişti. dolambaçlar dolambaçlar dolambaçlar, hiç yoktan mı sıraya dizilmişti.

3.
birazdan birisi bir kirpinin üzerine basacak. dünya değişmeyecek. zaten dünya şimdiye dek hiç değişmediği gibi, bundan sonra değişmek için de bir kirpinin üzerine basılmasını beklemedi. dikenlerin ezilirken çıkardığı sesin ya da diplerinden sızacak üç dört damla kanın neye yarayacağını ben bilemem. ama sen birazdan şunu iyi anlayacaksın ki bir kirpinin ezilmesinde senin için ve benim için bir anlam var. senle beni burada karşılaştıranın, çakıştıranın, yüzyüze bırakıp kara kara düşündürenin ne olduğunu bilmene de az kaldı. bir şeyi aklında iyi tutmalısın. eğer bir gün sana “onu neden öldürdün” derlerse, “sen o kirpinin üzerine neden bastın” de. her bir kirpi için bir cinayet işlemeye hakkımız var. ne bundan, ne de cinayet derken ne kastettiğimden şüpheye düş. cinayet derken o karanlık gecelerde başına geleni değil, onların her gün aydınlıklar içinde hep yeniden gördükleri şekerli şeyi kastediyorum. aynana bakmak için acele et, hatta koş. şimdi senin içinden oraya aksediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder