Ekim 26, 2010

Çizme'ye, Hem de Bu Yaz!



Çizmeye değil, Çizme'ye! Ehe, öyle değil midir, küçük bir kız çocuğuna İtalya?

Henüz uçak biletleri alınmadıysa da, hem kendimin hem de yol arkadaşımın -ehe! "yol arkadaşı"!- hayalgücüne güvendiğimden sevinçlen paylaşmak istiyorum senlen ey insan: Bu yaz İtalya'ya gideceğiz biz! Biz, zamanın çocuk ruhları! Evet evet, dünyanın binbir türlü hâli var, ama ben istiyorum ki dünyanın bu hâli gerçek olsun bu yaz: gidelim!

Giderken kendime mutlaka bir defter edineceğim! Bir İtalya günlüğü. Hatta yol arkadaşımla beraber yazsak, ne güzel olur. Evet, ne güzel olur, diye düşündüm şimdi. Sevgili yol arkadaşım, ne güzel olmaz mı? Başka bir dilin konuşulduğu bir yerde, başka insanlar içinde, başka nefesler alan ve aldığı nefesleri başka türlü bırakanlar üstüne yazmak.

Hatta dönerken oradan da bir defter almak istiyorum kendime! Bugünlerde defter beni çıldırtan bir şey olmaya başladı. Maaş günü Kadıköy'e gidip elimdekini avucumdakini deftere yatırmak korkusundayım! Hafif sarı, kaygan kağıtlı sayfaları olan bir defter aldım mesela geçenlerde. Bayıldım ona, çok sevdim. Kapağı kırmızı kadife kaplı. Ki, kırmızı kadife de ne muhteşem bir şeydir!

Google Earth'de dolaşıp Venedik, Pisa, Floransa, Roma, Milano filan görmek de güzel. Ama google'dan evvel de "earth" vardı ey insan! Ve dahi esas o güzeldir bana sorarsan! Google'dan evvelki earth'ün hayatı, bu kadim "planet"imizin esrarlı güzellikleri kulaklarımda bir uğultulu oldu şimdi: "Vuu!". Misal, şu fotoğraftaki "şey"i gördüğümde ne hissedeceğim bilmiyorum. Akıl sağlığım sevgili yol arkadaşıma emanet! Ehe, bir de bu var tabii, "bu fotoğraftaki şey" diyecek kadar yabancı olmak gideceğim yerlere. Olsun, alınsın da şu uçak biletleri bir, o zaman pek çok tatlı efsaneler öğrenilir, üşenilmez el yazısıyla güzel güzel sayfalara kaydedilir, azık diye çantalarda gezdirilir oralarda.

Saat sabahın dokuz buçuğu. Ofisten bildiriyorum. "Gidiyoruz" diyorum ey insan! Çizme'ye gidiyoruz, çocuk ruhlarımıza ve kardeş kalplerimize hatıralar gömmeye. Ayyyyy, ateş yakınca, dibindeki toprağa patates gömülürdü hani. O kadar sıcak, o kadar sihirli, o kadar zamandışı bir güzellik olacak bu. Çizme'ye gidiyoruz, yeni bir yön, dünyada mânâ arayan bulanık düşlerimize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder