Haziran 30, 2011

2007 Yazında Çanakkale'de Pek Üzülmüş Bir Kıza Dair


Ey sevgili okur! Bu fotoğrafı çektiğimde yıl 2007 idi. Tam 4 yıl evvel. Bir vesile ile Çanakkale'nin Güzelyalı ilçesine gidip bir hafta kalmış idim. O zaman ben gene çocuktum bir şey değişmedi. Ama ben, sevgili okurum, o zaman ümitsizdim. Bugün sahip olduğum pek çok şey hakkında ümitsizdim.

Mesela, büyük hayal İstanbul'da yaşamak konusunda. Bitmeyen işler yüzünden - ama tabii, ben öyle olsun istemezdim- asla olmayacak gibi bir şeydi o. İstanbul uzaktı, babam katıydı, ben güçsüzdüm.

Mesela, yalnız ölecektim. Bu, apaçıktı. Çünkü en samimi arkadaşımla bile bir yere kadardı. Bir yerde ayrılıyordu sözlerimiz, düşüncelerimiz, bakışlarımız, ihtiyaçlarımız. Ve öyle görünüyordu ki, aksini beklemek aptalcaydı. ben, görünen oydu ki, yapayalnız ölecektim.

Bütün yapmam gereken bir şans eseri elime geçen bu "birilerinin yanında misafir olma" şansını değerlendirmekti. Sabahları herkes uyurken denize bakmalarımı, ilk defa dizime kadar suya girdiğimde paramparça kalbimin nasıl ağzıma gelip dayandığını unutamam. Hayatımda ilk defa gördüğüm Çanakkale, yolculuğuma eşlik eden, kaldığım eve temizliğe gelen ablanın naifliğini de unutamam. Çanakkale pazarından aldığım mor elbiseyi atmam çok zor sevgili okur. Bir mor elbise, sadece mor elbise nasıl olsun bu şartlarda.

Bunları neden yazıyorum biliyor musun sevgili okurum? Bu dünyada ölüm olduğu halde gömülüp gittiğimiz saçma yoksunluklar ve verdikleri mutsuzluk. "Pozitif" filan demeyeceğim meraklanma. Ama, geçmişe dönüp daha sık bakmalı belki. Büyük aşamalar kaydetmemişsek bile, "ölürüz" sandığımız anlardan sonra ölmediğimizi görebiliriz. Bu hiçççç az bi' şey değildir ya-hu!

Bugün 30 Haziran 2011. İstanbul'da yalnız yaşamamın 3. yılındayım. Milyonlarca huzursuzluğum var. Ama 2007 yılında, bir Güzelyalı sabahında o kıza gidip bunu söyleseydim, sevincinden öyle bir ağlayacaktı ki, gören dünya kurtuldu sanacaktı. O zaman bir yolunu bulup sakinleşmek lazım!

Bugün 30 Haziran 2011. hayatımda ilk defa zihnimin bütün kıvrımlarını açıp önüne koyabildiğim birini tanıyorum 1 yıldır. İmkanına inanmaktan özenle kaçındığım bir ilişki / iletişimi bana hediye eden, üstüne bir de beni seven bu adam, muhtemelen ömrüm boyunca yanımda olacak. Çok acayip şeyler yaşayacağız beraber. İyi ve kötü. Annem ölecek mesela, ben ondan çocukları oyalamasını isteyeceğim, ben pek iyi olmayacağım çünkü. Yahut emekli olduğum gün kafam karmakarışıkken "İşte" diyecek, "Büyüdün artık".

Gözlerimde birkaç damla yaş sevgili okur. Her neye üzüyorsan, lütfen üzme kendini.

Kaderin cilvesi: Bozcaada'ya gideceğiz bir haftasonu. Çanakkale. O kızın izlerini görürsem bi' donup kalacağım. Ama sanıyorum mutlu da olacağım. Çok mutlu.

4 yorum:

  1. Güzelyalı insanın kendisi ile kalabileceği en güzel yerlerden birisi.

    Bozcaada'da olmak veya olabilmek ise mutlu olabilmek için çoğu zaman yeterlidir.

    YanıtlaSil
  2. Önemli olan benim buralara gitme şansımın olması değil; bir "bakışı" tarif etmeye çalışmıştım. Yoksa size bir şey anlatmış değil "hava atmış" olurdum. Değil mi? Mutluluk için bir yere gitmenin yeteceğine de şahsen hiç inanmıyorum.

    YanıtlaSil
  3. Şu aralar okuduğum en anlamlı, en düzgün, hissettirebilen, boğazıma da kocaman bir yumruk oturtabilen yazı bu. ve bunun için sahibine ne desem boş. içten söylüyorum, inanılmaz beğendim...

    YanıtlaSil
  4. "Teşekkür ederim" kuru bir söz oluyor. Çok içerideki bir şeyi paylaşabilmek bence neredeyse mucizevi bir şey; hatta kurtarıcı bir şey. Sağ olun.

    YanıtlaSil