Haziran 20, 2011

Bu Haftanın Sonu

Çocukluğumdan bana hatıra, hayattaki en yakınlarımdan bir kuzuyu ve iki kardeşini az evvel yolcu ettim. Ankara'ya dönmek için bir otobüse bindiler; istiyorlar ki hareket etsin saatinde. İstiyorlar ki düzen devam etsin edebildiğince. Uykum kaçtı. Kafam bulandı. Bir gülümseme, bu hafta sonunun hatırası oldu, dudaklarımda kaldı.

Bol bol yürüdüğümüz bu iki günde, iki kuzu ilk defa İstanbul'u gördü. Ben ilk defa Yıldız Parkı'nda bulundum. Hayran hayran bir şeye / insana / yere bakmak gibisi var mı. Yok. Çok eminim sevgili okurum, yok. İstanbul, sana her gün daha fazla hayran oluyorum.

Evet, konu esasen bu. İstanbul'un kafamda aldığı şekiller. Gözüme göründüğü kılıklar, büründüğü yüzler. Verdiği sözler. Hatırlattığı iyilikler. Hafızamı bir hâle yola koyan bu şehirde, kendimle barışmaya hiç olmadığım kadar yakınım. "Kendimle barışma" dediğim şey o klasik "özgüven" geyiğiyle hiç ilgili değil. Tamam, bazen seversin kendini, bazen uyuz olursun. Kastettiğim bu gerginlikten başka bir şey. Kastettiğim kendinle küs olmak, arayı bozmuş olmak, bir süredir görüşmüyor olmak. Aradığını görüp geri aramamak. Fotoğraflarını ortadan kaldırmak. Kendi ile arasında böyle bir kopukluk olan insan bilir ki, kötü bir şeydir bu. Ama geçmesi de yarabbi, belki dünyadaki en güzel şey! Belki de benim gibi bazı çocuklara da eşeği öce kaybettirilmiştir. Olamaz mı, olabilir. =)

Bu hafta sonu beni uzaktan görenler yürür sandılar. Kahkahalar atar, eğlenir, pek bir şeyi düşünmez sandılar. Düşümez olur muyum sevgili okurum! Hiç düşünmemeyi becerebilir miyim, ı-ım.

Saat 02.06 oldu. Uykum yok gibi. Kafamın içinde bir sürü şey gene. Zarar yok, mutluyum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder