Haziran 06, 2011

Wonderland'e Alternatif Bir Yaşam Alanı: "Dünyanın Orta Yeri"


Toprağıma diktiğim çiçeğin yanlış olduğunun ayırdına vardığım şu zamanda, hayatım boyunca zaten hiç geçmemiş tedirginliğimin önünde küçük küçük pırıltılar peyda oldu. Elimdeki su belli, içimdeki toprak belli. Neden? Neden bunca zaman bu kadar yanlış heveslerle herc ü merc. Cevabın yok ey soru, çekil yolumdan!

Evet işte, insanın sadece toprağı ve suyu olduğunu bilmesi yetmiyor. Hangi toprak kardeşim bu? Suyun "kekre" mi biraz, "tuzlu" mu? Olur ya önceki hayatında -inanıyorsan bir "önceki hayat"a- bir okyanusta damlalık işindeydin belki. Ve'l hâsıl-ı kelam, benim gideceğim iller "oralar" değilmiş sevgili okurum. Bir hafiflemeyle, bir rahatlamayla, bir sükutla ve biraz korkuyla karşılıyorum bu yeni bilgiyi. Ey sen, sessiz bilge, sessizliğin bilgesi. Yine kestirdin en doğru zamanı, yine sevdirdin kendini, saydırdın bana. Yine sırtımı sıvazladın, "Yeni yol burası, aç bakayım gözünü" dedin. Birkaç defa yapmıştın bunu ama bu sefer çok emin olduğum yerden tuttun! Çok canımı okşayan şeylerin adını sildin. hafızamla her oynayışında, geçmiş suları her dalgalanışında kafamda, bir şeyler "anlıyorum". Bu seferki sanki daha "zamanında", daha "kurtarıcı". Kafamın içinde pembe değilse de aydınlık bulutlar. Artık içimde bana şefkat gösteren bir ses var. Öğüdünü bir gerçek insandan almış bu ses, bana işte, anlamam gerekeni anlatan senden sonra ikinci şey oldu bir yandan:

Hayal gerçeğin düşmanı değil!

Demirhan Baylan şarkısı şöyle demişti: "Gerçekler / Hayallere karşı çıkamazlar / Gerçekler / Bir gün yok olacaklar". Beni pek heyecanlandıran bu dizeler şimdi sanki yavan biraz. Benim anahtar kelimem, ı ıh, "hayal" değilmiş. "Mucize" imiş bilge ses! Sessizliğin bilgesinin kafamda uğğğ uğğğ dolanan sesi. Ya da ne bileyim içimde cızz diye bir yanma hissi. "Bir gün yok olacaklar" mı gerçekler gerçekten? Buna ikna olmam gerçekten zor. "Ölüm"ün manasının bu olacağını düşünmek ne gafletmiş ey bilge. Gâfilmişim. Kendime avlanmam da farz olmuş bu çerçevede.

Hayal, kötü bir şey de değil. şahane bir şey hatta. "Düş" / "rûya"nın hemen yanında. Tahtı geniştir, pek rahattır kalbimde! Fakat gidilecek yol, gerçekte bir yoldur. Gerçekteki sırrın peşine düşmekten manalı hareket sezmişsem şimdiye kadar, saflığımdan olmuş ola! "Şimdi her şeyi aynada / bir muamma olarak görüyorum / Ama o gün bildiğim gibi / Tam bileceğim" diyesiymiş Aziz Paulus Corintoslulara 13. mektubunda. Jostein Gaarder, "Aynadaki Muamma"da epigraf mı yapmıştı ne. Ezberimde takılmış öyle bir şey işte. Şimdi her şeyi aynada bir muamma olarak görmek. Ama o zaman. Hayal, bu durumda, gerçeğin "bir gün" olacağı şeyin bir sezgisidir insanda. Gerçeğin mucizeye dönmekle müsemma yazgısının bir iması. Yoksa, bir yerimizden uydurduğumuz ipek mendillerle gözyaşı silmekler, bana bu saatten sonra "saçma" görünür. Beş duyumla alacağım, içime nefes gibi çekeceğim korkular / muğlaklar / belirsizler / uçuklar...

Ne bileyim, kafam bulanık. Ama nasıl bir tat ağzımda. Üç vakte kalmaz olmadığım kerte mutlanırım ben. O zaman işte has bahçenin gülü olur kıvrandıran kelimeler, ruhumu sıkıştıran ufak ufak dilekler. Hepsine yer var yeni yolumda. Balkabağı ise balkabağı. Onun da mis gibi cevizli tatlısı oluyor. Hatta bazen yanıyor, tanıyamıyorsun kabağı! Kokusu değişiyor, şekli değişiyor, "Ben yangınım" deyiveriyor. En güzel tarafı da bu sürprizi sen "uydurmamış" oluyorsun. Sana hediye, gidip uydurduklarının yanına yavaşça kıvrılıp uykularına karışıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder