Temmuz 12, 2011

Hafızamda Bir Bozcaada Var

Ben yüzmeyi bilmiyorum sevgili okur. Sadece zaman suyu içinde yalpalamayı kastetmiyorum; o kocaman tuzlu sularda yolumu bulamam diyorum. Bu hafta sonu ilk defa denedim; öğrenmeye çalıştım. İlk denemede olmaması normal diyor herkes, acaba üzülmeyeyim diye mi? Bakalım, zaman gösterecek cevabı ama ben şu an itibariyle yüzmeyi hâlâ bilmiyorum. Yol arkadaşım şimdiye dek yüzme öğrenmek isteyip beceremeyen hiç duymamış. Belki de dünya tarihinde bir ilk olmayı başarabileceğim sevgili okurum; bu azimle çalışıp yüzme öğrenmeyi beceremememe bağlı.

Bozcaada sandığımdan daha "boz" bir yermiş. Yahut şöyle diyeyim: Bozcaada hakikaten "boz" bir yermiş. Evet, bu daha uygun oldu bence. Çünkü isme çok takılmamıştım ben ve gördüğüm fotoğraflarda da yemyeşil bir yer hayal etmeme yetecek malzeme var idi. Neyse, boz bir adaymış bu yani. Ama beğenmedim diyemem; tıpkı beğendim de diyemeyeceğim gibi.

Denizi çok beğendim ama. Tertemizdi. Duruydu. Ben debelenirken etrafta yüzmekte ve arkadaşıyla türlü deniz şaklabanlıkları yapmakta olan insanlardan bir tanesi "Akvaryum bile bu kadar duru değil" dedi. Bi' hoşuma gitti benim bu benzetme.

Benim bu tatile ilişkin esas izlenimlerim yol arkadaşımla ilgili. Onunlayken dünyanın neye dönüştüğüyle ilgili. detaya gerek yok fakat şu kesin: Benim artık anlaştığım birisi var. Öyle ki, şimdiye kadar gördüğüm her şeyi hızlıca bir de onunla izlemek isterim. Bütün hayatımı. Bütün insanları. Gitgide daha kapalı bir şeye dönüşüyor bu iletişim sanki. Etrafa kapalı. "Closed" beyler. Bu durumla ilgili eleştiri de aldım. Bildiğin, sevgilisine gömülüp etrafı unutan şavşalak kız muamelesi de gördüm. Umrumda mı? Bu hayatta, değil. İkinci bir şansım olursa düşünürüm. Çünkü ben, ikinci bir şans varsa bile bu etabın "derin düşünce" etabı olduğundan eminim. Zihnimin daha derinine inebilmem için bu iletişime ihtiyacım var. Kayalıklarımda kaybolmaktan korkmama artık gerek kalmadı. Bu şartlarda kimse benden "dışarı"ya, günlük "gaile" denen tonla zımbırtıya karşı samimi bir heyecan beslememi beklemesin. Konu dağılıyor gibi geliyor değil mi sevgili okurum? Dağılmıyor, tedirgin olmana gerek yok. Ben sana Bozcaada'da gördüğüm şeyden bahsediyorum. Biz seninle aynı afişlerde aynı şeyi görmüyoruz muhtemelen, aynı şarkılarda aynı şeyi duymuyoruz. İnsanız çünkü "duyu"lara güvenmekle hakikatten kaçıyoruz. Ben sana bugün Bozcaada'dan bahsederken sadece "bozdur vesselam" desem n'olur ki? "Peki senin için nedir?" diye sorman icap etmez mi?

"Peki senin için nedir?"
"Peki senin için nedir?"

Benim için bu hayat, derin düşünmeyi gerektiren bir ilk adım olma ihtimaline bel bağladığım huzursuz bir rûyadır sevgili okurum. Ve ne kötüdür ki, bugün ben, hâlâ yüzme bilmiyorum!

3 yorum:

  1. Bende bisiklete binmeyi bilmiyordum. İlk denediğim zaman çok beceremedim. İkinci bindiğimde ada turu attım =)

    Bir şeyi başarmak için çalışırsan hayal kırıklığına uğrarsın. O şeyi istediğin için yapmaya çalış, başarmak sadece yaptığın iş için bir faktör olsun.

    YanıtlaSil
  2. Söylediğin doğru. "Başarmak" gibi bir şeyin bizatihi amaç olması saçma olur. Ama bence insanın en derininde o pek memnun olmadığımız "ego savaşı" denen şeyle ilgili olarak bir başarı takıntısı da oluyor. Somut olarak hırslı bir kişi olmasan da... Her şeyin gelip gelip bir dudak büzmede toplanması filan. Ne bileyim...

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Kimsenin egosu yok denemez. Fakat önemli olan bunu insanlar üzerinden tatmin etmemesi.

    Hırs yapmak ise insanın karakteriyle ilgili birşey. Ben hırslı bir insanımdır. Bu şekilde diğerlerinden farklı hayatımı yapılandırmış oldum. Kendi doğrularını somutlaştırmak gerçekten güzel birşey.

    Fakat egoları tatmin etmen benim için hobilerde başarı sağlamaktan fazlası olamaz.

    Başarmak ve yaptıklarımızla ilgili bir kaç şey daha eklemek isterim. Kişisel gelişimcileri çok takan bir insan değilimdir ama insanların bazı huyları vardır.

    Başarıyı ödüllendirilmesini beklemek. Bu insanı kötü yönde etkiler ve yaptıklarınıda çıkara dayalı bir hale getirir. Üzerine üstlük beklediğin ödülü ya da övgüyü alamazsan vay haline

    Ama bir şeyi karşılık beklemeden yapmak istediğin için yapar ve üzerine övgü alırsan işte o kaymağın üzerine sürülen bal gibidir =)

    biraz uzun oldu ama ancak bu kadara indirgeyebildim bu hoş konudaki düşüncelerimi

    YanıtlaSil