Ağustos 27, 2011

Ne Geldi Başına Baby Jane?

1962 yapımı, Robert Aldrich filmi: "What Ever Happened to Baby Jane?". İzleyeli iki hafta kadar olmasına rağmen oturup yazmaya bir türlü fırsatım olmamıştı.

Bi' kere bu, çok hoş bir "hikâye" öncelikle. 8-10 yaşlarında Jane adlı,sahne şovları yapan bir kızın hikâyesi. Zanneidlmesin ki, bir çocuğun sahne sanatçısı olarak nasıl bir yaşamı olduğu / olacağı anlatılıyor. Öyle değil. Filmde, bir zamanlar "ünlü" olmuş bir kızın gözden düştükten sonra, yaşlandığı zaman nasıl bir ruh durumu içinde olacağı anlatılıyor. Bence bu ilk ihtimale göre çok daha ilginç, çok daha anlatılmaya değer. Bu altmışlarda bir hâl var zaten. İçim rahat bir şekilde, altmışlardan hemen hemen ne izlediysem bayıldım, diyebilirim.


Hikâyenin hoşluğu yanında, insanın en fazla 15 dakika içinde ağzını açık bırakmaya başlayan bir tarafı da benim bu güne dek hiçbir filmini izlememiş olduğum Bette Davis'in hayranlık uyandıran oyunculuğu. O kadar net, o kadar gerçekçi mimikleri var ki, bırakın role ikna olmayı, bir taraftan da "Bu nasıl bir oyunculuk" diye uzun uzun düşündüm, işin teknik tarafı ile ilgili de kafa yordum. Bunun yabancılaştırıcı bir etki olduğu söylemeye çalışmıyorum ama, pekâlâ bu iki ayrı boyutu paralel olarak algılayabilir insan zihni bence; ikisini de "izleyebilirsin" bir filmi izlerken.

Filmin birkaç "anı" var ki, geriye dönüp dönüp izledim Bette Davis'i. Mesela, kardeşinin komşularıyla ilgili sorduğu "Did she like it?" sorusunu, kardeşini taklit ederek tekrarlayışına ağzım açık baktım. Mesela, bankada "I'm Baby Jane, perhaps you remember" derkenki yüz ifadesi... (Burada, Sinan Çetin'in "Komser Şekspir" adlı filminde Okan Bayülgen tarafından oynanan Hayaticik tipinin ne kadar adi bir çakma olduğunu anlamadım değil. Sinan Çetin bu filmi izlememiş olamaz. O da milllete "Beni hatırladın mı?" diye sorup duruyordu.)

Hele bu filmin son sahnesi... Ekşi sözlükte epey övülmüş "sürprizi" kastetmiyorum, beni çok vurmadı o. Beni vuran, Baby Jane'in bir kalabalık etrafında toplandı diye eskisi gibi dans etmesi oldu. Kendini kaybetmiş, ilk defa huzura ermiş şekilde. Huzur, evet. Zaten bu Jane'in ruhunu zaptetmiş "baby jane" hatırasının sadece "ünlü" olmanın travmatik yanıyla ilgili olmadığını düşünüyorum. Hatta abartıp çocuklukta insanı mutlu etmiş herhangi bir yaşantıdan ayrıca bir anlamı olmayabileceğini bile düşünüyorum. Ben çünkü şahsen "çocukluk" denen dönemin yeterince "acayip" olduğuna inanıyorum.

Söylemeden geçmek olmaz, bu "çocukluk" meselesi yanında "iyi" ve "kötü" hakkında düşünmek de bir güzel iş oluyor gününüzü kurtaran, filmin size yaptığı bir iyilik.

Ah, çocuk ruh. Seni seven izlesin bu filmi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder