Eylül 01, 2012

Sessizlikle Göz Göze

Size evliliğin bir küçücük tarifi - ki bir şeylere yeni tarifler bulmaktan başka ne var aklın vadettiği? -, işte:

Bugün cumartesi. Öğle vakti. Bir kanepede oturuyordum az evvel. Sehpada bergamutlu çay. Bir elimde fındıklı ve üzümlü çörek - arasını açıp sakız macunu sürdüğüm-, bir elimde Camille Claudel'in yaşamını romanlaştıran Anne Delbee'nin "Bir Kadın"ı. Camille'in çocukluğu, bana artık küçük kız çocuğu hayalinin / dehşetinin / saplantısının beni terk etmekte olduğunu öğretiyor, gösteriyor. Buna üzülsem, haklı sebeplerim var. Buna sevinsem haklı sebeplerim var. Ama kayıtsız kalırsam affetmeyin beni, ses çıkarmazsam affetmeyin.  Zira bu mesele tüm yazacaklarıma yön verecekti hesapta. Yazacaklarım, şimdi yapayalnızlar, öyle mi acaba? Göreceğiz.
Bir elimde -çok acayip- bir çörek! İçine gizlenen sakız tadı, bana bir başka şey anlatıyor. Baharatların, aromaların, bir misafirlikte kenarda bekleşen sessiz çocuklar gibi, içlerinde cevherler / dünyalar / bir önceki geceden kalma garabetli rüyalar taşıdığını. Ortada dönüp duran manzaradan ziyade bunların manayı sırtladığını. Çayı da değil mesela, bargamutu dinle. Ki o artık ağacından ayrılmak şöyle dursun, bedeninden de vazgeçmiş bir "var"dır. Akla zarardır hâliyle, kaygısız akla zarardır.

Efendim, zihnim içinde bunlar dönerken -evlilik tarifiydi ya vaadim- yan kanepede âşık olduğum adam uyumaktadır. Bir sessizlik, battaniyesinin üstüne oturmuş, yüzüme bakmaktadır.

Ben şimdi yalnızım. Zihnim hâlâ tedirgin, olabildiğince kendi âleminde. Ama düşersem tutacak bir el.

Camille Claudel üzerine yazmak dileğiyle. Haydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder