Ocak 26, 2010

Bir Kambur Olarak "Kendi(m/n/miz)"


Dünyada karşısına dikilip uzun uzun seyredemeyeceğin tek insan var: işte o. Kendisiyle alay etmeye çalıştığımı anlasın diye başaşağı koyarak komik duruma düşürmeye meylettim. Ne derece başarılı olabildim, ondan haberim yok.

Bir insan için baş düşman "o" değildir diyebilir misin ey insan! Diyemezsin. Diyebileceğine inansam bu kadar cengaverce sormam. Neyse, sadet beni bekler; varayım gideyim.

Sürekli olarak içinde konuşur ya mikrop. Bazen epey "başkası" gibi hissedersin ya. Şöyle kuvvetlice bir "üfff!" desen, çıkıp gidecek de hayatını sana bağışlayacak gibi. Ruh-beden ikiliği konusundaki o klasik tartışmalarla hiç ilgim yok şu anda. Çok daha basit bir şeyden söz ediyorum. Ayna ile aramın bozuk oluşundan mesela. Evet, "aha" bundan bahsediyorum!

Ayna ile aram bozuk evet. Çirkinlikle güzellikle ilgisi yok. Zaten ayna zannettiğin şey o değil ki ey insan! Evden çıkmadan bakma ona, eve girer girmez bak da gör bakalım! Hazırlayıp götürdüğünü değil de, toplayıp getirdiğini görmeli. Bu "kendin" deyip durduğum, azıcık dalgasını geçtiğim de o işte. Cık, gid-e-miyor bir türlü hoşuma!

Kambur. Doyur bakalım doyurabiliyor musun? Bir müşkülde kalsan, anlatabiliyor musun? "Ben rahatsızım bundan, kurtar beni ey kardeşim!" diyebiliyor musun kimseye? Diyebiliyorsan bir dene, ne yerine konuyorsun.

Sana bir şey söyliyim mi ey insan; "şizofreni" de olmayaydı, kaba etimize yağacaktı bu karlar!


"her yerdeeeeee kaaaaar vaaaaaar / kendiiiiim beniiiim bu geceeeeeee"



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder